Nisan Biiirrr!

Biz çocuklar için mahallemizin en önemli kişilerinden biriydi Bekçi Ahmet Abi. Çünkü beline taktığı gerçek bir tabancası vardı. Piyer Loti’de bir karakolda görev yapardı. Makbule Abla onun karısıydı. Bulgaristan göçmeni olduğu için kendine özgü bir aksanla konuşur, sözcüklerinin başına “maa” ya da “mari” eklerdi. Evleri bizimkinin karşı çaprazındaydı. Arka bahçelerinde sabahları kendini görmediğimiz fakat sadece sesini duyduğumuz bir horozu ve kümeste tavukları vardı.

“Necdet Necdet” diye heyecanlı bir sesle uyandırdıysa annem beni önemli bir şey var demekti. “Bugün 1 Nisan. Hadi kalk, Makbule Abla’nı kandıralım. Şimdi sen gideceksin ve ‘annem pasta yapacak, senden taze yumurta istedi’ diyeceksin. Yumurtayı alınca da ‘Nisan biiir!’ diye bağır, tamam mı?”. “Tamam” derdim gülümseyerek. Büyükleri kandırarak zekalarını ispatlamak çocuklar için en büyük eğlencelerden biridir.

Önce Makbule Abla’nın bahçesinin tahta kapısındaki sürme kilidi açmaya yarayan teli çekerdim. Sonra evin kapısını çalar,

“Makbule Abla”,

“Sööle uşaam”.

En ufak bir hata yapmamak için sözcükleri dikkatlice, tek tek söyleyerek, “Beni annem gönderdi. Pasta yapıcakmış. Senden bi tane taze yumurta istedi”.

“Du bi dakka. Bu sabah yeni toplamıştım kümesten, sana onlardan vereyim. Al bakalım uşaam”

Yumurtayı avucumun içine alır almaz yüzüne bakıp yüksek sesle:

“Nisan biiirrrr!” derdim. O vakit Makbule Abla yüzüne biraz mahçup bir ifade takınıp,

“Hay Allah! Kandırdın ya beni” derdi.

Sokağın taşlı yolunda düşüp yumurtayı kırmamak için dikkatlice tutarak eve geldikten sonra olanları gülerek anneme anlatırdım. O vakit bahçe duvarının üstündeki teneke saksılardaki çiçeklerin arkasından bize bakan Makbule Abla sesini yükselterek:

“Maa Nedime, bu uşak yine kandırdı ya beni” derdi…

Aradan o kadar zaman geçmesine rağmen ben, hâlâ her 1 Nisan’da, bizim yüzümüzde bir mutluluk gülümsemesi görmek için kanmış numarası yapan çocukluğumun o güzel insanlarını hatırlıyor ve özlüyorum. 

Maa Makbule Abla nur içinde yat…