Kar

Margaret Landon’ın sinemaya da uyarlanan “Kral ve Ben” adlı yapıtında Siyam kralı saraya bir İngiliz öğretmen getirtir. Miss Anna, kralın ailesine coğrafya ve doğa olayları hakkında ders vermektedir. Saray halkı daha önce hiç duymadıkları bu bilgiler karşısında şaşkındır. Kadınlardan biri dayanamaz, “Anlattığın inanması güç her şeyi kabul ettik. Ama gökten inen o beyaz, yumuşak şeyler yok mu, yeter artık!” der.

Geçen yıllarda, bir ödül töreni için İstanbul’a gelen Promehan Vicha adında atmış yaşında Taylandlı bir karikatürcüyle tanışmıştım. Bir konuşmamızda hayatında hiç kar görmediğini ve buraya gelirken bunu görmeyi umduğunu söylemişti bana. Maalesef Promehan’ın bulunduğu zamanda, onun için ben de çok istememe rağmen hiç kar yağmadı. Vakit olsaydı, onu alıp Uludağ’a götürecektim, hayatının bu özlemini gidermek için.

Şu anda New York’un büyük bölümü uyurken, şehrin üstüne tüm güzelliğiyle sessizce kar yağıyor. Dayanamadım, dışarı çıktım. Sokak lambalarının ışığında rüzgarla dans eden kar tanelerini izlerken, hiç kar gömemiş insanları düşündüm. Ve size bir sırrımı söyleyeyim mi? Defalarca görmeme rağmen ben, hala inanmakta güçlük çekiyorum…