Kravat-ı Nursi


BİR FOTOĞRAFIN HİKÂYESİ
“Osman Köroğlu, şu anda İstanbul Ziverbey’de oturuyor. Seksen küsur yaşlarında. Adeta her cümlesinde bir nükte saklı. Bir zamanlar seyyar kravat satıcısıymış. Üstadı ziyaret edip tasvibini aldıktan sonra işleri çok ileri gitmiş, Türkiye’de marka olmuş ve Yahudi firmasıyla rekabet edecek seviyeye ulaşmış. Kravat ticaretinden büyük kârlar sağlayıp zengin olmuş.
Osman Köroğlu’nun bir özelliği de Üstad Bediüzzaman’ın Fatih Camii’nde ayakta dua ederken resmini çektiren kişi olması. Çaylarımızı yudumlarken sohbetimize sorulu cevaplı devam ediyoruz.
Efendim, siz Osman Köroğlu’sunuz?
Evet ta kendisi.
Üstadın Fatih Camii türbesindeki o meşhur resmini çektiren adam?
Evet ben çektirdim.
Nasıl oldu bize anlatır mısınız?
Yıl 1952. Üstad Fatih Akşehir Palas Oteli’nde misafir kalıyordu. Ben de daha önceden tanıdığım için ziyaretine gitmiştim.
Daha önce ne zaman görüşmüştünüz?
1949 filan olacak.
Ne vesileyle görüştünüz?
Ben gençken çevremdeki arkadaşlardan çok büyük bir âlim olduğunu duymuştum. O zamanlar seyyar kravat satıcısıydım. Eskişehir’e gitmiştim. Derken Emirdağı’na geçip ziyaret edeyim dedim.
Sizi kabul etti mi?
Gittiğimde Çalışkanlar ailesi vardı.
“Ne iş yapıyorsun?” dediler.
Kravat sattığımı öğrenince:
“Seni kabul etmez, sen rakı satmakla eş bir iş yapıyorsun” dediler. Ben ısrar ettim. Dediler ki:
“Şimdi faytonla kıra gitti.”
Bunun üzerine hemen bisikletçiye gittim. Kiralık bir bisiklet aldım. Doğru dürüst de binemiyordum. Yalpalaya yalpalaya o istikamete doğru gittim.
Baktım, karşıdan fayton geliyor. Hemen geri döndüm. Fayton yaklaşınca bir elimle kenarından tutup bir elimle de bisikleti sürmeye başladım. Üstada selam verdim ve görüşmek istediğimi söyledim.
Öyle bir müddet gittik. Sonra Üstad faytonu durdurdu. Baktı, doğru dürüst bisikleti süremiyorum. Bisikleti faytonun önüne koydu.
“Keçeli senden kurtulamayacağız” deyip beni faytona aldı. Çarşıya yaklaşınca:
“Sen in, sana zarar verirler” dedi.
Daha sonra camide buluştuk. Ben ardından kaldığı yere gittim. Hilal gibi önünde diz çökmüştük. Benim için
“Bu yaramaz adam” dediler.
“Neden?” diye sordu.
“Bu rakı satıyor” dediler. Bana döndü:
“Öyle mi?” dedi.
O sırada Dr. Tahir Barçın yanımdaydı. Yakasındaki kravatı tutup:
“Ben bunu satıyorum, Üstadım” dedim.
“Ooo bunda bir şey yok, devam et” dedi. Ben o sırada dayanamadım.
“Goool!” diye bağırdım.
Yani Üstadın cevabı üzerine, beni rakı satmakla suçlayanlara gol atmış oluyordum. Üstad güldü.
Ondan sonra işlerim bir açıldı. Yetiştiremez oldum. Kumaş fabrikalarıyla anlaştım. Türkiye’de marka oldum ve çok zengin oldum. Allah’a şükür.
Ben aslen Burdurlu olduğumdan Üstadın Burdur’da kaldığı yıllarda kıymetini bilip gereken hürmeti göstermediklerinden dolayı, kabahatli olduklarını, kusurlu olduklarını belirtip Burdurlular adına kendisinden özür diledim.
“Kusur yok” diye karşılık verdi.
Peki gelelim Üstadın resmine çektirmenize. Nasıl oldu, kime çektirdiniz?
Cuma günüydü. Fatih Camii’nde Cumayı kılmak üzere otelden çıkmıştık. Yanında Mehmed Fırıncı ile Salih Özcan vardı. Son anda Fırıncı’ya dönüp anahtarı verdi. “Sen nöbetçi kal” dedi.
Biz üçümüz camiye gittik. Namazdan sonra Üstad, Fatih’in türbesini ziyaret edecekti. Aklıma etrafta bulunan şipşakçı fotoğrafçılar geldi. Hemen koştum, birini buldum.
“Gel kardeşim,” dedim. “Bak bu zâtı görüyorsun. Bunun fotoğraflarını çekeceksin. Ama bir şartla. İyi olan pozun parasını veririm, tamam mı?” dedim. Anlaştık.
Adam belki on poz çekti. Sonra yapıp getirdi. Taksim’de bir fotoğrafçıyla anlaşmalı çalışıyordu. Baktım. Bir ikisini beğendim ve satın aldım. İşte bu bilinen ve ellerde bulunan pozlar bunlardır.
Peki Üstaddan izinsiz çektirmenize daha sonra bir şey demedi mi?”
Tabi korktum. Sonra yanına gidip kendisine durumu arz ettim. Dedim ki:
“Üstadım çok korkuyorum.”
“Neden korkuyorsun keçeli?” dedi.
“Muvafakatinizi almadan resminizi çektirdim. Bana beddua edeceğinizden korkuyorum.”
“Keçeliler böyle yapar” dedi.
“Beddua etmediniz mi, kırılmadınız mı?” dedim.
“Hayır etmedim, helal ettim” dedi.
Rahatlamıştım. Çünkü büyük zatların âhını almak insanı iflah etmez. Güya tüccarız, adamdan filmleri almadım. Sonra her gelen ona gitti. Çok zengin olmuştur. Neyse o da onun kısmetiymiş.”

Kaynak: http://www.risaleforum.net

www.ataturkkravat.com