Güneşli bir hafta sonu. World Trade Center Metro İstasyonu’ndan kulelerin yıkıldığı yıldan beri aynı anons yapılıyor: “Güvenlik sebebiyle çantalarınız aranabilir…” İnşaatı çevreleyen örtünün ardından henüz yapımı bitmemiş Freedom Tower gökyüzüne yükseliyor. Biraz ileride, Hudson Nehri kenarındaki parkta insanlar yemyeşil çimlere uzanmış, baharın tadını çıkarıyor. Hemen yanlarındaki alanda, bir görevli küçük bir guruba parktaki komik bronz heykeller hakkında bilgi veriyor: “Sanatçı Tom Otterness bu çalışmasıyla kapitalizmi eleştirirken…” Onun anlattıklarıyla ilgilenmeyen çocuklardan bazıları heykellere tırmanıyor. Tanıtım bitince aynı görevli, yere yayılmış bir örtüye oturan beş altı yaşlarındaki çocuklara dağıttığı çamurla nasıl heykeller yapılabileceğini gösteriyor.
Henüz bu çocukların hiç biri doğmamışken, 2001’in mart ayında, Taliban, Kabil yakınlarındaki kayalara oyulmuş 1500 yıllık dev Buda heykellerini bombalıyordu. Afgan temsilcisinin bir televizyon programında söylediğine göre sebep sadece onların put olduğu fetvasını veren ulemanın kararı değildi. Açlıktan yüzlerce çocuğun öldüğü ülkede, Birleşmiş Milletler sadece bu heykellerin onarımı için yüksekçe bir para ayırınca, buna sinirlenen halk da öfkesini bu şekilde göstermişti.
Parktaki minik eller, hayal güçlerini çamura aktarırken oradan ayrılıp Union Square’a geliyorum. At üstündeki Washington Heykeli’nin önünde, ikindi güneşinin parlattığı altın rengine boyanmış oturan bir Buda heykeli konmuş. Burada buluştuğum arkadaşım bugünün Buda’nın doğum günü olduğunu söylüyor. Alandaki rengarenk elbiseleri içinde dans eden çekik gözlü Budistlerin mistik müziğine arkadaki metro istasyonundan gelen aynı anons karışıyor: “Güvenlik sebebiyle çantalarınız aranabilir…” (NY)